Saatler öncesinde Rusya’nın Ukrayna’da ki Donbas bölgesine askeri operasyon başlatmasıyla bu iki ülke arasındaki savaşın fiilen başladığını söyleyebiliriz. Özellikle Rusya’nın Luhansk ve Donetsk halk cumhuriyetlerini tanımasıyla sürecin buraya geleceği oldukça netti. Sıcak çatışmanın boyutu savaşın gidişatının geleceğini etkileyebilir ancak karşılıklı bağımlılıklar savaşın boyutunu önemli ölçüde azaltacaktır.
NATO ve ABD’nin Rusya’yı çevreleyen genişlemesi ve bununla birlikte gelen Ukrayna’nın NATO’ya girmek istemesi konusu Rusya tarafından endişe verici olarak nitelendirilmişti. Bu sürecin devamında ABD’nin Rusya’yı çevreleyen NATO ülkelerinin sınırlarına asker sevki ve ısrarla devam eden gerilimi artırıcı açıklamaları da sürecin sert bir şekilde ilerlemesini sağladı.
Rusya’nın Donbas bölgesini Sovyetler Birliği’nden kalan miras olarak nitelendirilmesi ve Kiev hükümetinin bu bölgeyle olan tutumundan rahatsız olması gerekçeleriyle klasik barış sağlama düşüncesiyle yaptığı girişim pek çok ülke tarafından protesto ve yaptırım karşılığı aldı. Rusya’nın gaz, Avrupa’nın ise ekonomik temelde olan kozları çıkar çatışmaları sonucunda iki tarafa da zarar verecek bir düzen oluşturuyor.
Rusya’nın sıcak çatışma sonucunda bu amacını kabul ettirmesi, Ukrayna’nın askeri açıdan yalnız kalacağı gerçeğini hesaba katarsak oldukça kuvvetli görünüyor. Sürecin başında NATO ve ABD’nin ekonomik yaptırımları dışında fiilen bir sorumluluk almaması, Rusya’nın da bu kararlılığı doğrultusunda istediğini başarmaya yakın olan taraf olarak görünüyor.

21.yy’da olası bir savaşın sonuçlarını az çok hepimiz tahmin edebiliriz. Ancak karşılıklı bağımlılıklar sonucunda küresel anlaşmaların da çiğneneceğini düşünmüyorum. Bu savaş girişimini, NATO genişlemesi karşısında Rusya’nın güçlü reaksiyonu olarak görüyorum. NATO ve ABD ekseninde yapılan politik hamlelere Rusya geçmişte olduğu gibi şimdi de sert cevaplar vermeye devam ediyor.
Türkiye’nin bu ortamda gerçek müttefik kavramının ayırdına varması oldukça önemli bir noktada. Rusya’dan S-400 savunma sistemlerinin tedariki noktasında Rusya’nın yaklaşımına karşı, ABD’den F-35 tipi savaş uçaklarının üretici ortakları konumda olunmasına rağmen alınamaması ve ABD’nin Ortadoğu’da Türkiye’nin birincil düşmanlarına karşı olan silah sevkiyatları unutulmamalı. Türkiye gerilim hattına çok yakın olması sebebiyle üzerine düşen sorumlulukların bilincinde olarak ulusal ve uluslararası çıkarları gereğince rasyonel adımlar atmalı. İki taraflılık, Türkiye’nin şu anda zayıf ekonomisini temelden sarsabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürekli bir şekilde sözlü olarak ve kitabında da belirttiği NATO’nun işlevsizliği konusu oldukça isabetli bir nokta. Bu işlevsizlik devam ederken Türkiye kurumlardan bağımsız olarak çıkarları gereğince karar vermek zorundadır. Türkiye’nin jeopolitik önemi bu bölgede oldukça kritiktir.


Yorum bırakın