(Bu yazı kitap – dizi ortak eleştirisini kapsamaktadır.)
Kitap ve Film Adı : Saksı Olmanın Faydaları
IMDB : 7.9
Yazar : Stephen Chobasky
Konu : Sosyal anksiyetesi nedeniyle kendini dış dünyadan soyutlayan, ergenliğin doruklarında bir genç olan Charlie’nin “katılma” çabasıyla şekillenen kendini bulma süreci anlatılmaktadır. Charlie, yaşadığı bu keşif sürecini düzenli olarak yazdığı mektuplarla dile getirir. Okulda tanıştığı Sam ve Patrick sayesinde hayatındaki birçok ilki deneyimlerken, aynı zamanda iç dünyasının karmaşasıyla mücadele etmeye devam eder.
Kitap hakkında kişisel yorum : Uzun zamandır ortak bir hikayenin kitap-dizi deneyimini yaşamamıştım. Bu hikaye ile birlikte bu süreç sona ermiş oldu. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki 2-3 gün civarında bitirdiğim bir kitap oldu, hikayelerde kendimden bir şeyler buluyorsam okuma hızım da bir o kadar artıyor.
Yazar Stephen Chobasky’i özellikle Charlie’nin seviyesine inip kitabı sanki bir ergenin satırlarından oluşuyormuş hissi vermesi nedeniyle takdir ediyorum. Kitabı okurken o çocuğu anlıyor ve hepimiz benzer şeyler yaşadığımız için empati de yapabiliyoruz. Kitaptaki olayları Charlie’nin yazdığı mektuplardan öğrendiğimiz için bu durum kitabın teknik açıdan da benzersiz olmasını sağlıyor.
Günümüz toplumuna bakarsak Charlie karakterinin aşırı iyiler sınıfına gireceğini belirtmeliyim. Ancak bu iyi yönünün yanında yaşadığı içsel zayıflık, onun kendi deyimiyle “katılma” eylemini gerçekleştirememesine yol açıyor. Tam bu sırada tanışacağı ve yakın arkadaş olacağı Sam ve Patrick sayesinde, kendi ruh dünyasının inceliklerini keşfetme yolculuğuna da çıkmış oluyor.
Film hakkında kişisel yorum : Genel düşüncemin değişmediğini belirtmeliyim. Ne olursa olsun, beyaz perdeye uyarlanan bir hikâye, zihninizde şekillenen ve ruh dünyanızla özgünleşen anlatının yerini alamıyor. Dolayısıyla kitaptan çok daha fazla keyif aldığımı söylemeliyim. Ancak bunu söylerken filmin hakkını da yemeyelim; oldukça başarılı oyunculardan oluşan ekibiyle hikâye yaratıcı bir perspektiften ele alınmış.
“Hak ettiğimizi düşündüğümüz aşkı yaşarız” sözünün hem kitabı okurken hem de filmi izlerken beni çok etkilediğini söylemeliyim. Hayatın pek çok noktasında kendi değerimizi hiçe sayarak aslında bomboş kişilerin peşinde koştuğumuz zamanlar olmuştur; bunu yaparken de gerçekten değer verilmesi gereken insanları görmezden gelmişizdir. Nedense bizim için her şeyi yapmaya hazır olan, belki Behzat Ç. dizisinden bir gönderme olacak ama “biraz daha sevilmek uğruna sevgisinden past continuous tense çalışmış” biri bile göz ardı edilebiliyor.
Dolayısıyla sizden gitmek isteyen birini tutamayacağınız için hem kendinizi hem de karşı tarafı hak ettiği aşka doğru uğurlamanın, evrenin adalet dengesi açısından da en doğru yol olduğunu düşünüyorum. Eğer Charlie gibi iyi bir yüreğiniz varsa, hak ettiğiniz mutluluğu ve en önemlisi gerçekten hak ettiğinizi düşündüğünüz aşkı bulmanızı temenni ederim.


Yorum bırakın