İnhitat

”Çöküş” kelimesinin alternatiflerini ararken yakın anlamlı ”İnhitat” kelimesini buldum. TDK’ya göre ‘‘son bulma, yıkılıp dağılma, güçten düşme” anlamlarına gelmektedir. Arapça’dan dilimize geçen bu kelimenin, kelime dünyamıza kazınması maksatlı ve ”Çöküş” isimli klasik bir başlık koymak istemememden dolayı kasten tercih ettim. Anlam açısından çöküş kelimesini de rahatlıkla karşıladığından başlık olarak seçme hususunda pek bir engel göremedim.

Eylül 2020’de Vahamet yazımı yazarken ülke ekonomisinin kötü gittiğini ve bu kötü gidişatın sebep ve sonuçlarını Ticaret Bakanlığı’nın da verilerinden yararlanarak açıklamıştım. O kötü gidişat sırasında dolar kuru 7.68₺, euro kuru ise 8,97₺ idi. Aradan bir yılı aşkın bir süreden sonra şu an bu yazıyı yazarken dolar kuru 13.70₺, euro kuru ise 15.53₺ durumunda. O günden bu zamana kadar dolar %78.38 artarken, euro ise %73.13 oranında bir artış göstermiş. Yazımın başlığıyla ilgili ”Vahamet” gibi tehlikeli bir durumdan ”İnhitat” gibi son bulma, yıkılıp dağılma anlamına gelen bir başlık seçmeme sizler de katılıyorsunuzdur diye düşünüyorum.

Bu yazıda, ülkemizin kötü gidişatının sosyal,siyasi ve ekonomik yönlerini inceleyerek bu çöküşle ilgili etraflıca bir değerlendirme yapacağım.

1. Hükümet Sistemi : Türkiye’de parlamenter sistem terk edilip kendine özgü bir başkanlık sistemi ilan edildikten sonra özellikle yürütmeden kaynaklı siyasi problemler ve bununla birlikte de gelen bir ekonomik buhranlar silsilesi görülmüştür. Her başkanlık sisteminin özelliği olarak ülkemizde de asıl amaç Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin artırılması idi. Ancak bu sistem meclisi güçsüzleştirip Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini ise olağanüstü derecede artırmıştır. Zayıf yasama, güçlü yürütme sarmalı Türkiye’de pek çok problemli ve haksız sonuçlar doğurmuştur. Bu sorunlardan doğan sonuçlarda ülkemizi şu anda içinde bulunduğu girdaba sokmuştur. 2023 seçimlerinin sonucu farketmek sizin ülkenin bekası açısından parlamenter sistemi geri dönüş zaruridir.

2. Taraflı medya unsurları : Ülkemizde maalesef medya unsurlarının tamamına yakını hükümete yakın kuruluşlar tarafından satın alındığı için hükümet lehine propaganda araçları haline gelmişlerdir. Ülkenin içinde bulunduğu problemli zamanlarda dahi her şeyi olumlu ve sorunsuz gösterme misyonları gerçek sorunların sürekli gündemden uzak kalması sonucunu doğurmuştur. Durum böyle olunca Türk halkı sorunlarını ve isteklerini #Twitter, #Facebook ve #Instagram gibi bağımsız sosyal medya platformlarından duyurmak zorunda kalmıştır. Orada bile hükümetin paralı trolleri olsa dahi Türk halkı güçlü bir şekilde oralarda olmaya devam etmektedir.

3. Bilgisiz ve art niyetli politika yapıcılar : İnsanlar geçim derdine düşmüşken hükümetin art niyetli, küstah politikacıları saygısız ve küstahça açıklamalarda bulunmuşlardır. İşte onlardan bazıları :

”Daha az yiyin!” diyen vekil İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden olan Financial Times’a haber olmuştu. Laura Pitel imzalı haberde, “Fiyatlar artarken Cumhurbaşkanı’nın politikalarına karşı halkın sabrı azalıyor, bir vekil ise halka daha az yemelerini tavsiye ediyor” ifadesi kullanılırken, “Türkler bu hafta Türk Lirası’nın değer kaybı ve hayat pahalılığının artmasıyla endişeye düşerken, Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidardaki partisinden bir vekilden öneri geldi: Basitçe daha az yiyin” yorumu yapıldı. (1)

Yukarıdaki örneklerde de gördüğünüz üzere milleti temsil eden vekiller ülkenin vatandaşlarıyla alay ediyor, onların sorunlarını görmezden gelip geçiştiriyor. Liyakatsiz bir şekilde göreve gelen ve göreve geldiği günden bu zamana kadar liyakatsizliğin gerekliliklerini tamamen uygulayan onursuz politikacılar da ülkenin nasıl bu duruma geldiğini çok net bir biçimde ortaya koymaktadır.

4. Ekonomik bağımlılık : Vahamet yazımda ülkemizin ithalat-ihracat denklemini karşılaştırdığımdan burada fazla detaya girmeyeceğim. Ülkemizde ortalama her üç maldan ikisi ithal ürün olduğundan dolayı kur artışı hayati önem taşımaktadır. Kur artışıyla birlikte günlük değişen market fiyatlarıyla halka yansıyan bilanço vatandaşa her geçen gün isyan ettirmektedir. Her sektör kur artışından etkilendiğinden dolayı durumun tüm ızdıraplı tarafını da halk yüklenmektedir. Benzin fiyatlarından buğday fiyatlarına fiyatı sürekli oynayan yağ fiyatlarına kadar ne kadar temel ürün varsa halk bu ürünleri eskiye nazaran %100-%200 daha zamlı bir şekilde temin etmektedir. Dolar şu an aşırı yüksek olduğundan da bu fiyat değişimler aylık ya da yıllık değil haftalık ve hatta günlük değişmektedir.

Diğer bir taraftan, TCMB’nin bağımlılığı ve özgür karar alma kapasitenin neredeyse sıfıra indiği bir ortamda ülke ekonomisi hatalı yönetilmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ”Ben ekonomistim” demecinden sonra ekonomiyi tamamen ele geçirmesi ve bununla birlikte oluşturduğu politikalar ülkenin kısa sürede nasıl çöküşe sürüklendiğini açıklayan diğer etmenlerdendir.

Umarım, ”Vahamet” – ”İnhitat” – ”?” sonrası yazacağım yazı ülkemiz açısından olumlu bir dönemin izlerini taşır. Bu iki yazı arasındaki dönemde ülkemizdeki bilançonun faturaları epey ağırdı. Umuyorum ki güzel ülkemiz başına üşüşen akbabalardan kurtularak adına yakışır bir şekilde yönetilebilir. Meşhur 1984 kitabının her sahnesini hissettiğimiz şu ortamda umarım hikaye o kitaptaki gibi bitmez. İyimser olmaktan başka çaremizin olmadığı şu dönemde Noam Chomsky‘nin şu sözleri benim düşüncelerimi de en iyi şekilde ifade ediyor: “Eğer hiç umut olmadığını farz edersen, hiç umut olamayacağını garantilemiş olursun. Eğer özgürlük için bir içgüdün olduğunu farz edersen, bir şeyleri değiştirme şansın olur, daha sonra da dünyayı iyi hale getirmek için katkıda bulunma olasılığın olur.”

Öne çıkan görsel : https://yeniistiklal.com/ekonomi/timothy-ashten-yeni-ekonomik-model-uyarisi-431617

Yorum bırakın

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑