Sevr’den Lozan’a

Öncelikle Lozan ve Sevr Barış Antlaşmalarının ülkemiz açısından hayati farklılıkları vardır. Lozan Barış Antlaşması günümüz Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu iken, Sevr Barış Antlaşması ise Türk milletine yapılan büyük bir ihanetin belgesidir. Paris Barış Konferansı’ndan sonra 1.Dünya Savaşı’nın kazanan ve kaybeden devletleri arasında bir dizi antlaşmalar yapılmaya başlandı. Türklere tarihin eski zamanlarından beri nefret besleyen Avrupalılar, 102 oturumdan oluşan 433 maddelik bir idam fermanını hazırladılar.


Lozan Barış Antlaşması’na gelecek olursak, İsmet Paşa İsviçre’nin Lozan kentine giderken savaşın yorgunluğunu iliklerine kadar hissetmiş ve tüm insanıyla birlikte barışa aç bir milletin temsilcisi olarak gidiyordu. Türkiye 1912-1922 yılları arasındaki tam 10 yıl süren savaştan yeni çıkmıştı ve tüm zorluklara rağmen günün şartlarına göre Türk heyeti ülkemiz adına 23 Ağustos 1923’te başarılı bir barış antlaşması imzalamıştır.

Şimdi bu iki barış antlaşmasını önemli maddeleri bakımından karşılaştıralım;

1.Sınırlar: Sevr Barış Antlaşması’nın sonunda (madde 27-36): Edirne ve Kırklareli dahil olmak üzere Trakya’nın büyük bölümü Yunanistan’a; Ceyhan, Antep, Urfa, Mardin ve Cizre kent merkezleri Suriye’ye (Fransız Mandası); Musul vilayeti en kuzeydeki kazası İmadiye dahil tamamen El Cezire’ye İstanbul Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalacaktı. Diğer bir deyişle Osmanlı’ya koca bir imparatorluktan, parçalanmış küçük bir toprak parçası bırakılmıştı. Lozan Barış Antlaşması’nda ise;

Türkiye-Suriye Sınırı: Fransızlarla imzalanan Ankara Anlaşması’nda çizilen sınırlar kabul edilmiştir.

Irak Sınırı: Musul üzerinde antlaşma sağlanamadığı için, bu konuda Birleşik Krallık ve Türkiye Hükûmeti kendi aralarında görüşüp anlaşacaklardı. Bu anlaşmazlık Musul Sorunu’na dönüşmüştür.

Türkiye-Yunan Sınırı: Mudanya Ateşkes Antlaşması’nda belirlenen şekliyle kabul edildi. Meriç Nehri’nin batısındaki Karaağaç istasyonu ve Bosnaköy, Yunanistan’ın Batı Anadolu’da yaptığı tahribata karşılık savaş tazminatı olarak Türkiye’ye verildi.

Türkiye Lozan’da büyük oranda Misak-ı Milli’yi gerçekleştirdi, sınırları belli bağımsız bir vatana sahip oldu. Sevr’de sınırları belirsiz emperyalist hedeflere kurban olmuş bir devletten, Lozan ile birlikte sınırları belli, bağımsız ve emperyalizme karşı dik duran bir devlet haline geldik.

2.Boğazlar: Sevr Barış Antlaşması’nda (madde 37-61) İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi silahtan arındırılacak, savaş ve barış zamanında bütün devletlerin gemilerine açık olacak; Boğazlar’da deniz trafiği içinde Osmanlı İmparatorluğu’nun bulunmadığı on ülkeden oluşan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecek; komisyon gerekli gördüğü zaman Müttefik Devletler’in donanmalarını yardıma çağırabilecekti.

Lozan’da ki boğazlar hükümlerine bakarsak; Boğazlar, görüşmeler boyunca üzerinde en çok tartışılan konudur. Sonunda geçici bir çözüm getirilmiştir. Buna göre askeri olmayan gemi ve uçaklar barış zamanında boğazlardan geçebilecekti. Boğazların her iki yakası askersizleştirilip, geçişi sağlamak amacıyla başkanı Türk olan uluslararası bir kurul oluşturuldu ve bu düzenlemelerin Milletler Cemiyeti’nin güvencesi altında sürdürülmesine karar verildi. Böylece Boğazlar bölgesine Türk askerlerinin girişi yasaklandı. Bu hüküm, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirilmiştir.

Aynı konu iki antlaşmada çok farklı şekilde ele alınmıştır. Boğazlar Sevr’de Osmanlı İmparatorluğu’nun arasında bulunmadığı bir komisyon tarafından yürütülürken, Lozan’da ise boğazlar komisyonuna başkanlığı bir Türk yapmıştır.

Diğer bir taraftan Sevr’de ki komisyon gerekli gördükleri zaman Müttefik Devletler’in donanmalarını yardıma çağırabilecekken Lozan’da bu düzenlemeler Milletler Cemiyeti tarafından güvence altına alınmıştır.

Sevr’de Müttefikler, savaş ve barış zamanında bütün devletlerin gemilerinin boğazlardan geçişi meşru kılarken, Lozan’da ise bu sınırlandırılarak boğazların iki yanı silahtan arındırılarak yalnızca askeri olmayan gemi ve uçaklara izin veriliyordu.

Kısaca, Boğazlar Sevr’de büyük ödünler verilerek Müttefik Devletleri’nin isteklerini karşılarken, Lozan’da kendi kurtuluş zaferimizi kazanmış bir devlet olarak artık Sevr’in ağır hükümleri dışında kendi isteklerimizi uyguluyoruz.

3.Kapitülasyonlar: Lozan’da kapitülasyonlar tamamen kaldırılırken, Sevr’de ise (madde 260-268): Osmanlı’nın 1914’te tek taraflı olarak feshettiği kapitülasyonlar müttefik devletler vatandaşları lehine yeniden kurulacak. Yani Sevr’de yeniden kapitülasyonlar başlarken, Lozan Barış Antlaşması’yla kapitülasyonları tamamen reddederek bağımsızlık konusunda çok önemli bir adım daha atıyoruz.

4.Adalar: Sevr’de Rodos ve On İki Ada İtalyanlara, diğer Ege Adaları Yunanlılara bırakılıyordu. Türkiye ise Lozan’da, Gökçeada, Bozcaada, Tavşan Adaları ve Anadolu sahillerine üç milden az uzaklıkta bulunan adaların, adacıkların ve kayalıkların hepsini aldı. Ayrıca Yunanistan’a bırakılan adaların askerden, silahtan arındırılmasını sağladı. Türkiye Lozan’da fiilen kendisinde olan adalardan Meis’i kaybetti. (Lozan, Madde: 12, 13, 15, ek XV) Meis Adası konusunda Türkiye bu konuda çok direterek mücadele etse bile Müttefikler bir bütün olarak İtalya’ya destek oldu. İsmet Paşa “Sırf dünya barışı için çok ağır fedakarlığa razı olarak” Meis Adası’ndan vazgeçildi. Adaların çoğunun Lozan’dan önce kaybedildilmesine rağmen dönemin şartlarında Gökçeada, Bozcaada, Tavşan Adaları gibi önemli adaları alarak müttefik devletlerin diplomatik baskılarına rağmen karlı bir anlaşma imzalıyoruz.

Yorum bırakın

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑